CHP BALYOZ RAPORU
BALYOZ RAPORU BASIN TOPLANTISI
-CHP GENEL MERKEZİ –
02/06/2014
CHP CEZAEVİ
İNCELEME VE İZLEME KOMİSYONU
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Bugün burada CHP Cezaevleri Komisyonu üyeleri
olarak, aslında AKP’nin eseri olan ve ne yazık ki bizim tarihe not düşmek zorunda
kaldığımız bir raporu daha açıklamak için bulunuyoruz.
Bugün
Yürütmenin başındaki şahıs, Recep Tayyip Erdoğan, Yaramaz mahalle çocuğu gibi “BEN YAPMADIM O
YAPTI” diyor.
Eşbaşkanları ile birlikte işledikleri kabahat
için şimdi “Ben Yapmadım, onlar yaptı” diyor.
Biz biliyoruz ki bu ikisi, ODATv, KCK, Ergenekon,
Balyoz, Askeri Casusluk derken 12 yıldır mahalleyi cehenneme çevirdiler,
herkesi canından bezdirdiler.
Herkesi canlarından bezdirdikleri davalardan biri
de Balyoz Kumpası.
Kitaplaştırmış olduğumuz “Balyoz Kumpası”
raporumuzu halen cezaevinde haksız yere yatan tüm tutsaklara, cezaevindeyken
hayatını kaybedenlere ve onların cefakar ailelerine ve yakınlarına ithaf
ediyoruz.
Başlarken,
Dava sürecinde hayatlarını kaybeden
· Tarık Akça ( Emekli Hava Albay)
· Halil Yıldız (Emekli Albay)
· Murat Özenalp (Deniz Kurmay Albay) ‘i
rahmet ve saygıyla bir kez daha anıyoruz.
Her şeyden önce bir kez daha böyle bir rapor ile
karşınızda olmaktan dolayı utanç duyduğumuzu belirtmek zorundayım.
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI
Bizler, bu kitapla CHP Cezaevi Komisyonu olarak
hazırladığımız onlarca raporun yanına yani utanç listelerimize bir yenisini
daha eklemiş olduk.
Siyasi davalardan biri olan “Balyoz Darbe Planı”
Davasında yaşanan haksızlıkları ve hukuksuzlukları tarihe not düşüyoruz.
Bu kitapta 2010 yılında başlatılan bir kumpasın
kronolojik bir değerlendirmesini sunuyoruz.
Davada yargılanan 365 kişinin %43'ü Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı personeli.
237 sanığın cezası onandı
Cezası onanların ise %57 si denizci.
Bu kumpas süresince 3 kişi yaşamını yitirdi.
Bugüne kadar bu Kumpas hakkında 49 kitap yazıldı.
Bu kitaplarda, gerçek Balyoz’un Subaylara nasıl indirildiği anlatıldı.
Bizim hazırladığımız kitap 50. Kitap.
Bu kitabı hazırlamadan önce tıpkı diğer tüm
siyasi davalarda olduğu gibi, Balyoz tutsaklarına da defalarca ziyarette
bulunduk.
Her bir raporumuzu sizlerle tek tek paylaştık.
Kimini Hasdal’da,
kimini Silivri’de,
kimini Hadımköy’de
kimini Maltepe’de
kimini ise Mamak’ta ziyaret ettik.
Onların cezaevinden yükselen seslerine soluk,
Ailelerinin ise her Cumartesi yükselen sessiz
çığlıklarına destek olduk.
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Bu davada yargılanan
365 kişiden;
82’si amiral/general
122’si albay/yarbay
165’i subay/binbaşı/yüzbaşı/üsteğmen
36’sı Astsubay
-------------
278’i muvazzaf
87’si emekli
--------------
250’si tutuklu yargılandı
115’i tutuksuz yargılandı.
Dört yıldır söylüyoruz;
Sahte deliller, hukuksuzluk, iftira hepsi bu
davada.
Bu dava asrın iftirası olarak anılacak bir dava.
Adeta Türkiye’nin Dreyfus davasıdır.
Balyoz davası; Türkiye’nin hukuk, siyasi ve
askeri tarihinin utanç duyulacak kapkara bir lekesidir.
Balyoz davası, Türkiye’nin tarihindeki karanlık
dönemlerin aktörlerinin vücut değiştirerek kurguladıkları ve başarıya
ulaştıkları bir kumpastır.
Bu noktada hafızalarımızı tazelemekte fayda var.
5-7 Mart 2003 tarihlerinde önceden Kara
Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından planlanan ve bu
komutanlıkların gözlemcileri nezaretinde düzenlenen seminerde Ordu Komutanın
emriyle ses kaydı alınıyor.
Plan hazır.
Kumpas işte bu, kimsenin reddetmediği ses
kayıtları üzerine kurgulanıyor.
Dava, Silivri Tiyatro çadırında görülmeye
başlanıyor.
Sonucu baştan belli bir dava AKP’nin ileri
demokrasi aracı Özel Yetkili Mahkemeler aracılığıyla görülüyor.
Kes-kopyala-yapıştır mantığıyla hazırlanan
iddianamelere bir yenisi daha ekleniyor.
· İddia edildiği tarihte yaşamayan kişiler,
· olmayan sokak ve cadde isimleri ve daha niceleri var
iddianamelerde.
·
Delillerin hepsi
dijital, hepsi bu harddisk in içinde. Bu hardiskin içindekiler yüzlerce insanın
canını yaktı.
· Hangi bilgisayarda üretildikleri belli değil,
· Ordu’nun bilgisayarlarında üretilmediği
kanıtlanmış,
· Yerli ve yabancı onlarca adli uzman, bilirkişi ve
akademisyenler “dijitallerde sahtecilik yapıldı” tespitini içeren raporlar
vermiş, açıklamalarda bulunmuş.
· Savcılar sanık lehine olan bilirkişi raporlarını
görmezden gelmiş,
· Önyargılı davranmış,
· Gerçeği gören hakimler ya sürülmüş, ya da
emekliliğe zorlanmış,
BAŞBAKAN “KUMPAS VAR” DEDİĞİNDEN BERİ TAM 159 GÜN
GEÇTİ
Soruyoruz!
· Bu kumpası kim kurdu.
· Bu soru gayet meşru soru.
· Burası zurnanın zırt dediği yerdir.
· Ama bu sorunun cevabı 159 gündür yok!
Değerli Basın MEnsupları
CHP-CK olarak ziyaret ettiğimiz askerler diyor ki
bizim davada “Dreyfus davası, Sokrates’in savunması ve Yassıada davaları ile
karşılaştırılmayacak kadar hukuksuzluk var!”
Nedir o hukuksuzluklar? Artık herkes biliyor.
Sadece şunları tespit etmek bile dava sürecinin
nasıl önyargılı yürütüldüğünün kanıtı.
· Balyoz Davası’nda dijital verilerde 1783 adet zaman-mekan
tutarsızlıkları ve teknik hatalar tespit edilmiş durumda.
·
Bunlar üzerine ve
çeşitli konularda savunmanın 1000 talebinin sadece 2’si kabul edilmiş. Ama öte
yanda iddia makamının mahkemeden 750 talepten ise sadece 2’si reddedilmiş. Yani
savunma lehte bir talep iletince kapı duvar, iddia makamı bir talepte bulununca
yol geçen hanı.
Gölcükte bulunan CD’de o günkü Microsoft
yazılımlarında olmayan bir yazı karakteri kullanılmış ve bu iddia bizzat
Microsoft tarafından doğrulanmış,
Üstelik, bu davanın siyasi bir dava olduğu en
başından belli iken, Genelkurmay Başkanlığı suskun kalmış,
Genelkurmay Başkanı’na neden suskunsun diye
sorunca şu cevabı veriyor:
“Susmadık, bu davaya her gün mesai ayırdık”.
Ama Sayın Özel, ne yazık ki Suskunluğunu Balyoz
Kararları ile değil, kendisine yöneltilen istifa et çağrılarının üzerine bozmuştur.
Genelkurmay Başkanı Ekim 2011 tarihinde Hasdal’a
yaptığı ziyarette “bu konuyu kendi yöntemlerimle çözeceğim” ifadelerini
kullanıp kullanmadığını dahi yanıtlayacak MERTLİĞİ gösterememiştir.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde ki
öğrencilerini kumpastan kurtarmak için Yargıtay Başkanına “Karacılar
yakınımdır” ziyareti yapıp yapmadığına ilişkin ŞÜPHELERİ de ortadan
kaldırma cesaretini göstermemiştir.
Şimdi buradan soruyoruz,
Genel Kurmay Başkanı,
Hangi ailenin üzüntüsünü paylaşmıştır?
Genel Kurmay Başkanı bu süreçte kime destek kime
köstek olmuştur?
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Tüm bu süreçte, öküz ölmeden, ortaklık bitmeden
önce, yandaş medya ÇARŞAF ÇARŞAF tüm askerleri DARBECİLİKLE suçlamıştır.
Oynanan tiyatrodan çıkan karar sonrası bir kısım
gazeteler
“Altın kılıçlar iade”,
“Balyoz kararı emsal olacak”,
“Ders olsun”, “Demokrasi kazandı” başlıklarıyla
çıkmıştır.
Sonra bir gün 17 Aralık oluyor.
Rüşvet, yolsuzluk her yeri sarıyor.
Öküz ölüyor ve ortaklık bitiyor.
Bir zamanlar gazetelerde “PARALEL ORDU KURDULAR”
“DARBE İÇİN CUNTA KURDULAR” denilen ordu için bir anda bizzat Başbakanın
danışmanı Yalçın Akdoğan tarafından ORDUYA KUMPAS KURULDU yorumu yapılmaya
başlandı. Tüm yandaş medyanın manşetlerini Kumpas lafı süslemeye başladı.
Ve bu süreçten sonra her ne hikmetse
Zirve yayınevi katilleri,
Mafya Babaları tahliye oldu ama denizciler
içeride kaldı.
Hırsızlar çıktı,
Yolsuzlar çıktı,
Ama denizciler içerde kaldı!
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Bakınız; cevabı olmayan bir başka soru daha var.
Dava devam ederken tutsak askerler tarafından
kumpası ortaya çıkaracak bir başvuru yapılıyor.
Kumpasın arkasındaki bilirkişi raporunu
hazırlayan Ahmet Erdoğan için suç duyurusunda bulunuluyor.
Mağdurların suç duyurusu kabul ediliyor. Kuzey
Deniz Saha Komutanlığı Mahkemesi askerlerin talebini haklı görüyor ve mahkeme
için gün veriyor.
İşte ne oluyorsa o gün oluyor.
Hukuk tarihimizde bir ilk yaşanıyor:
Nasıl olduysa birileri araya giriyor. Milli
Savunma Bakanı’nın emriyle Askeri Yargıtay’da “kanun yararına bozma” isteniyor.
Böylelikle Bakan yetkisini kullanıyor ve kumpasın üstünü sessizce örtüyor. Bu
çok tartışmalı bilirkişi raporunu yazan Ahmet Erdoğan, yargılanmaktan kurtulmuş
oluyor.
Değerli Basın Mensupları
Tutsak askerleri ziyarete gittiğimizde bize
anlattılar.
Dediler ki ;
“MSB bugüne kadar kimi böyle korumuş? Bakanlığı
bunu yapmaya iten kimdir, nedir, merak içindeyiz. Bu hukuk tarihimizin ve
Silahlı Kuvvetlerin kara lekesidir.”
Şimdi biz de soruyoruz:
Bugün Bekir Bozdağ’ın kullanmadığı yetki o gün
neden İsmet Yılmaz tarafından kullanılmıştır?
Soruyoruz?
O gün bu kumpası ortaya çıkaracak olan davaya
müdahil olup sürecin önünü tıkayanlar, neden şimdi kumpasın aydınlatılması
adına kıllarını bile kıpırdatmıyorlar?
Daha geçtiğimiz hafta Bekir Bozdağ nasıl bir
açıklama yapıyor?
Diyor ki Bakan: “Çaresiz kaldık!”
Nasıl bir çaresizlikse bu!
Diyor ki biz bir formül bulamadık yeniden
yargılama için. Sonra da AYM’yi işaret ediyor. En sorunsuz yolun AYM olduğunu
söylüyor.
Kumpas olduğunu göreceksin, bas bas bağıracaksın
sonra da elim kolum bağlı hiçbir formül üretemiyorum diyeceksin.
Çok değil Mayıs ayının başında ne diyordu bu
Bakan: “5 nolu Harddiskle ilgili kanun yararına bozma talebinde bulunabilirim.”
Çok değil, bundan birkaç ay önce hepsi tutuşmuş
yeniden yargılama formülü arıyordu!
Buradan bir kez daha söylüyoruz ortaya attığınız
bahaneleri gelecekte hakları yenmiş bu tutsak askerlerin çocuklarına nasıl
anlatacaksınız merak ediyoruz.
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI
Bakın;
17 Nisan günü Hasdal’da ziyaret ettiğimiz
komutanlardan biri anlatıyor;
BU KALE’DEKİ İŞİNDEN AYRIL, BANA HEDİYE ALMASAN
DA OLUR!”
“Sabrın sonuna geldik. Ailelerimiz ve
çocuklarımızı düşündükçe sabrımız tükeniyor. Hepsinin ruh hali bozuldu.
Çocuklarımız ziyaret geldiğinde anneleri dışarıdan aldıkları oyuncakları hediye
etmemiz için gizlice bize veriyorlar. Oyuncağı verirken burada çalışıp para
kazanıp size hediye alıyoruz diyerek burada kalışımızı çocuklarımıza izah
etmeye çalışıyoruz. Ama çocuklar bir daha bana oyuncak alma baba, bu KALE’deki
işinden ayrıl evimize gel” diyorlar. Bu yüzden artık sabrımız tükendi: “Hırça
mapaya dayandı!”.
Biz eminiz ki
· Recep Tayyip Erdoğan “Hırça mapaya dayandı”
ifadesinin ne demek olduğunu bilmiyor
· Bir çocuğun bir cezaevine KALE demesinin ne demek
olduğunu hiçbir zaman anlamayacak!
· Bu dava nedeniyle zor günler yaşayan, aile
yakınlarının çoğunu kaybeden, bu dava nedeniyle hastalanan, üzüntü nedeniyle
kanser olan o BALYOZ ZEDE ailelerin neler yaşadığını hiç mi hiç anlamayacak!
Bu davanın adı Balyoz, Evet ama bu davada şu anda
yakınları ile birlikte onlarca, yüzlerce, binlerce BALYOZ ZEDE var.
Birilerinin SİYASİ emelleri yüzünden,
Filler tepişirken ezilen onlarca asker ve ailesi
var.
Şimdi,
SIRF İNLERİNE GİRECEĞİZ dediği için
ÇARK EDEN Yürütmenin başındaki Şahsa
sesleniyoruz:
Yaptığımız bir ziyarette ““amca babamın tayinin
çıkartabilir misiniz”” diyen bu çocuklara büyüdüklerinde HANGİ cevabı
vereceksin.
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Balyoz davası sahte dijital veriler üzerine
kurgulanmış, TSK’yı ve nihayetinde Türkiye’inin hukuk düzenini hedef alan
kumpaslardan, buna hizmet eden siyasi davalardan yalnızca biridir.
Yargı sistemi bu kumpası kurgulayanları ve
yapanları ortaya çıkaramamaktadır.
Gelinen aşamada vakit geçirmeksizin TBMM bu konuyu
gündemine almalıdır.
Bu kapsamda;
“TBMM’de
konu tüm boyutları araştırılmalı, gerçekler halkımıza sunulmalı ve gereken
önlemler tespit edilmeli, Balyoz Kumpasını kurgulayanların ve yapanların ortaya
çıkarılmasına olanak sağlayacak şekilde bir rapor hazırlanarak yargıya intikal
ettirilmeli,
“Birleşmiş
Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu”nun kararlarına dahi “Bağlayıcılığı
Yoktur” diyebilecek kadar ve çıkarılan kanunlara yönelik benzer davranışları
ile Yüce Meclis’in iradesini yok sayan yargı anlayışının demokrasi ve hukuk
devleti normlarına oturtulabilmesi için gerekli tedbirler alınmalı,
Balyoz
kumpası mağdurlarının tüm hakları iade edilmelidir.
DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI;
Balyoz Mahkemesi kararları gibi
kamuoyunda çok tartışılan
kamu vicdanını yaralayan,
toplumun her kesiminden kişinin kararları
hakkında öyle ya da böyle şüphe duyduğu davalar var. Hepsi için yapılması
gereken açıktır.
Hukukun temel ilkesi olan adil yargılanma hakkına
saygı gereği Yargıtay Başsavcısının bu kararın düzeltilmesi için kendiliğinden
itiraz yoluna gitmesi gerekmektedir. Ancak, gitmeyeceklerini biliyoruz. Çünkü
Başsavcılık yapılan başvuruları reddetmiş ve bu yola gitmeyeceğini açıkça
göstermiştir.
Yargıtay Genel Kurulunun bütün dairelerden
temsilci aldığını Yargıtay’ın 9. Dairesinin Balyoz kararlarını onaylamak üzere
özel maksatlı ve özel yetkili mahkemelerin devamı özel yetkili bir daire olduğu
ile ilgili yaygın şüphe ve iddiaların gerçek olmadığı kamuoyuna ispatlanacaksa
eğer buradaki yegane yol budur.
Anca Yargıtay Ceza Genel Kuruluna Adalet
Bakanının kendisi güvenmemektedir.
Herkes bu kararların siyasi olduğunu bilmelidir.
Yargıyı töhmet altından kurtarmak ve bu ayıbı
düzeltmek için yapılması gereken yollar vardır.
Ama herkes işi bir başkasının üzerine atmakta ve
bu ayıbı düzeltmekten, sorumluluktan kaçmaktadır.
Değerli Basın Mensupları
Türkiye’de Adalet ve Hukukun son 5 yılda nasıl
çökertildiğini, katledildiğini bir film seyreder gibi seyrediyoruz.
İşte bu elinizdeki rapor bu trajikomik komplo
filminin kitabıdır.
Yazan Tayyip’in Adamları ve eski dost yeni düşman
Cemaat
Yöneten Tayyip Erdoğan
Figüranlar Necdet Özel, Bekir Bozdağ ve Yargıtay
İftiharla sunmaktadır.
Kim olursa olsun, kimliği, kişiliği, etnik
kökeni, iddia edilen suçu ne olursa olsun bütün yurttaşların adil yargılanma
hakkı vardır.
Adil yargılanma hakkı temel bir haktır. Eşit
yurttaş olmanın temeli adil yargılanma hakkıdır.
Açılım, Demokrasi paketi, şu bu…
Bunların hepsi adil yargılanma hakkı varsa bir
anlamı olabilir. Adil yargılanma hakkı yoksa her türlü paketin her türlü
demokrasi söyleminin önüne bir sıfır koyabilirsiniz.
Her türlü söz her türlü demokrasi paketi tam
anlamı ile sıfır olur.
Şu çok açık ki; Türkiye’de adil yargılanma hakkı
yoktur. Yargı güven kaybetmiştir. Balyoz ve benzeri davalar da yargı maskesi
ile siyasi bir operasyon yapılmıştır.
Bu büyük bir zulümdür. Bu zalimliği insanım diyen
vicdanı olan hiç kimse içine sindiremez.
Zulme sessiz kalmak zalimle bir olmaktır. Zalimle
işbirliği yapmaktır.
DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ,
Şimdi gelelim balyoz davasına.
Balyoz davasının ilk kelimesinden son cümlesinin
son kelimesine dek baştan aşağıya dek yalandır. Düzmecedir.
Balyoz davasında eylem yoktur. İddia edilen
eylemlerin delili de yoktur.
İddia edilen eylemlerin darbe teşebbüsü ile sebep
sonuç ilişkisi yoktur.
Delil ve olgu yoksa orada hukuk yoktur. Olsa olsa
tuzak ve iftira vardır.
Zulüm vardır düşmanca bir operasyon vardır.
Göreceğiz ki eylem yoktur savcının iddia ettiği
eylemlerin delili yoktur. İddia edilen suç ile eylemlerin sebep sonuç ilişkisi
yoktur.
Peki, bu durumda ne yapmalıyız? Ne yapılmalıdır?
Bu görüşlere dayanarak Balyoz konusunu bütün
dünyanın insanlık vicdan mahkemesine taşımalıyız.
BU ÇIKMAZ SOKAKTAN NASIL ÇIKACAĞIZ?
Değerli Basın
Mensupları;
Böyle bir karmaşanın içinde, herkesin suçu ve
sorumluluğu bir başkasına attığı bir süreçte TEK VE EN ETKİN ÇÖZÜM milletin
iradesi ile Mecliste bulunan milletvekillerinden, yani TBMM’den geçmektedir.
Şimdi tüm bu siyasi davalar için Meclise tarihi
bir sorumluluk düşmektedir.
Anayasada yapılacak bir değişiklik ile Meclise
“iade-i itibar” yetkisi verildiği takdirde Balyoz ve diğer tüm bu siyasi
davalar çözüme kavuşacaktır.
Eğer samimi ise, bunun çözümü budur!
Üstelik, bu öneri AKP için son derece basittir.
Tıpkı, dönemin Maliye bakanı Kemal Unakıtanı
kurtaran “naylon fatura yolsuzluğu” için çıkan yasa değişikliği gibi,
Tıpkı MİT müsteşarı ve ekibini soruşturmadan
kurtarmak için jet bir şekilde çıkartılan MİT Yasası gibi,
Çözüm son derece basittir..!
Ayrıca, Meclisimiz çok değil bundan birkaç hafta
önce, Avrupa Konseyi Siber Suçlarla Mücadele Sözleşmesini onaylamıştır.
Bu sözleşme ile dijital delillerin tek başına
delil sayılmayacağı da kabul edilmiştir. Nitekim Anayasamızın 90 ıncı maddesi
de açıktır
Ama biliyoruz ki, samimi değiller.
Aslında yargılananların temize çıkması gibi bir
niyetleri yok.
Sadece –mış gibi yapıyorlar.
Çünkü kendi kurdukları adalet sisteminin içinde
şimdi kendileri boğuluyorlar ve amaçları da bu sistemi düzeltmek falan değil!
Tek bir amaç var.
Yolsuzluğun ve rüşvetin üstünü örtmek.
12 yıllık AKP iktidarının son 5-6 yılı, kendisine
muhalif olan herkesin yargılanması sürecinde yaşadığımız, haksız hukuksuz
gözaltılar ile tartışmalı delillerden, haklarındaki iddiaların gerçekliği daha
kanıtlanmadan basında çarşaf çarşaf gazete sayfalarında ilan edilmesine kadar
şaibelerle, haksızlıklarla dolu geçti.
Ama şimdi onlar için tek bir mesele var: 17
Aralık’tan nasıl kurtulacakları?
Oysa bilmiyorlar ki, tarih önünde elbet bir gün
yargılanacaklar!
İşte bu yüzden biz de bu raporumuzu tarihe not
düşmesi için kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Şimdi bizde burada gerçek balyozu kamuoyunun
önünde indiriyoruz.
Hiç yorum yok: